25 Mart 2015 Çarşamba

Mutluluk...her birimiz için farklı anlam taşıyan, hayatımızın amacı...kimimiz için para, servet ve zenginlik bazılarımız için aşk ...ne çok şeyi feda ediyoruz onu yakalamak için hiç düşündünüz mü? Ne çok şeyden vazgeçiyoruz onu elde etmek için ne çok şeyi ezip geçiyoruz. Aslında çok basit mutlu olmak...bir çocuk gülüşü, taze ekmek kokusu, kuş cıvıltısı...küçük şeylerle yetinmeyi başarsak , keşke daha çok sevdiklerimize zaman ayırsak. Öyle bir düzen içindeyiz ki hep koşuyoruz hep bir yerlere yetişme telaşındayız..ama bir an durabilsek...Hangimiz az önce yaşadığımız dakikaları geri getirebilir ?hayat çok kısa ..Ne geçmişi geri getirebiliriz, ne de geleceği planlayabiliriz. Anı yaşamalıyız...Bu anın tadını çıkarmalıyız, karşımızdakini biraz daha fazla önemsemeliyiz
Nasıl güzel umutlarla başladım bu güne ...duşumu aldım şarkılar mırıldandım, Paşamla sabah gezmemizi yaptık, kedilerle oynadık..işe geldim sabah raporlarını hazırladım herşeyi yoluna koydum ,...bazılarında bir surat bir tafra...of ya...naber günün nasıl geçtilerle zaman öldürmek istemiyorum, kimsenin nasıl olduğuyla ilgilenmek istemiyorum...hani bazı insanlar vardır ya her şeye olumsuz bakar..böyle insanlardan nefret ediyorum, sağlıklı mısın, baharı görebildin mi , kulakların duyuyor mu, görebiliyor musun ? al sana yaşamak için neden ..nedir bu ya sürekli hayıflanma , yakınma anlamıyorum..Güneşin doğuşunu görebildin mi bu sabah? İşte yaşamak için bir neden sana . bu anın telafisi yok , zaman geriye dönmüyor, ben hayatı geçmişe bakarak, tüh vahlarla geçirmeyeceğim...Her gün yeni bir umutla başlayacağım ...ve yeni umutlarla dalacağım uykuya...

23 Mart 2015 Pazartesi

Geçmiş zamanlar..

Yıllar yıllar öncesinde kalan küçük bir kız. Almanya'da Berlin'de doğup pek çok kültürle iç içe büyümüş, şimdilerde 39 yaşında ama hala o küçük kızım. Sanki hala tam manada kimliğimi bulamadım orada ne Türk olabildik, ne de tam olarak Alman. Çocukluğum orada o soğuk ülkede kaldı, ilk gençliğim Türkiye'de. Bünyem hiç bir mevsime hiç bir yere tam olarak alışamadı. Belki de o yüzden mesafeli ve soğuğum insanlara. Ben Berlin duvarının var olduğu yılları yaşamış o hüznü o ayrılığı görmüş biriyim. Bizler Batı Almanyada medeniyet ve ışıklar içindeyken duvarın arkasında kasvet ve karanlık vardı. Bir duvar düşünün , yüksekliği 3,50 metre fakat her 100 metrede kulelerde askerlerle korunuyor. Ama duvarın ötesinde de bir yaşam vardı. O duvar sanki bir parçamızdı. İşte yaşadığım ilk hüzün dalgaları o duvarlarda gizli kaldı. Hayatın duvarlarla bölünmesini , insanların hayatlarının engellenmesini zorla bir tarafta olmayı hiç anlayamadım, anlayamam.

Merhaba yeni hafta

Başlıyorum... sanki yeni bir hayata adım atmış gibiyim. Tuhaf bir his var içimde, sanki kelebekler uçuyor kalbimde..( Bu gün pazartesi belki o yüzden de olabilir bu heyecanım, genellikle haftanın ilk günü sendrom yaşarım ve bu öğleden sonraya kadar devam eder :)) hatta akşam işten ayrılırken anca kendime gelirim .) Birazda korkuyorum aslında ..Ama içimde susmak bilmeyen bir ses var, kafamda bir sürü paylaşmak istediklerim. Belki sadece kendim için yazacağım, belki sadece ben okuyacağım bunları. Bakalım zaman gösterecek her şeyi. Evden çıkarken Paşa'ya evi bıraktım ( 3 yaşında köpeğim olur kendileri , bir daha ondan köpeğim diye bahsetmeyeceğim Paşa'm diyeceğim , çünki o insan geçinen bazılarından çok daha insan ve akıllı. 20 günlüktü evime geldiğinde)..Hoşgeldi, iyiki geldi..iyiki katıldı hayatımıza. Neyse bu günlük bu kadar..sevgiyle..